Saturday 12 July 2008

This Is The First

And here is the text.

Geolocate this post

Posted with LifeCast

Blog Test

I've got my iPhone and playing with it. Testing a new app called LifeCast.

Posted with LifeCast

Sunday 7 October 2007

Web 2.0 Nedir? (Bölüm 7)

Web 2.0’ın en çok çığırtkanlığı yapılan özelliklerinden biri blog yayınlamanın yükselişidir. Web’in ilk günlerinden beri kişisel açılış sayfaları gündemdeydi ve kişisel günlükler ve günlük yorum sütunlarının daha da eski bir tarihi vardır, peki tüm bu yaygara neden?
Blog Yayınlama ve Halkın Bilgeliği
Web 2.0’ın en çok çığırtkanlığı yapılan özelliklerinden biri blog yayınlamanın yükselişidir. Web’in ilk günlerinden beri kişisel açılış sayfaları gündemdeydi ve kişisel günlükler ve günlük yorum sütunlarının daha da eski bir tarihi vardır, peki tüm bu yaygara neden?

En temel biçimiyle blog, aslında günlük biçiminde bir kişisel web sayfasıdır. Ama Rich Skrenta’nın da belirttiği gibi, bir blog'un kronolojik düzenlemesi "önemsiz bir fark olarak görünebilir ancak tamamen farklı bir teslim, reklam ve değer zincirinden türemiştir”.

Değişikliğin nedenlerinden biri RSS denilen teknolojidir. İlk hackerların CGI’nin veritabanı-destekli web siteleri oluşturmakta kullanılabileceğinin keşfetmesinden bu yana temel web mimarisindeki en önemli gelişim RSS’dir. RSS kişinin yalnızca bir sayfaya link vermesini değil sayfaya abone olarak sayfa her değiştiğinde bir bildirim almasını mümkün kılmaktadır.

Skrenta buna “artışlı web” demektedir. Diğerleri ise “canlı web”.

Şimdi elbette “dinamik websiteleri” (örneğin dinamik oluşan içeriğe sahip veritabanına dayalı siteler) statik web sayfalarının yerini alalı on yıldan fazla olmuştur. Canlı web’te devingen olan şeyse yalnızca sayfalar değil aynı zamanda linklerdir de. Bir weble verilen bağlantının her tekil giriş için “permalinklerle” ve her değişim için bildirimlerle uzun bir süre boyunca değişen bir sayfaya işaret edebilmesi beklenir. O halde bir RSS beslemesi örneğin bir yer imi ya da tek bir sayfaya verilen bir bağlantıdan daha kuvvetli bir linktir.

Katılımın Mimarisi
Bazı sistemler katılımı teşvik etmek üzere tasarlanmıştır. Dan Bricklin The Cornucopia of the Commons makalesinde geniş bir veritabanı inşa etmenin üç yolu olduğunu belirtmiştir.
İlki Yahoo!'da kanıtlandığı üzere, insanlara bunun için para ödemektir. İkincisi açık kaynak topluluğundan edinilen derslerden ilham alan, aynı işle uğraşacak gönüllüler bulmaktır. Bunun sonucu açık kaynaklı bir Yahoo rakibi olan Open Directory Project’tir.

Ancak Napster üçüncü bir yol göstermiştir. Çünkü Napster varsayılan değerlerini yüklenen her müziğe otomatik olarak hizmet etmeye ayarlamıştı, paylaşılan veritabanının değerini tüm kullanıcılar otomatik olarak paylaşmaktaydı. Diğer tüm P2P dosya paylaşım servisleri de bu yaklaşımı takip etti.

Web 2.0 döneminin kilit derslerinden biri şudur: Kullanıcılar değer katar. Ama kullanıcıların sadece küçük bir yüzdesi uygulamanıza açık yolardan değer katma zahmetine girecektir. Bu yüzden Web 2.0 şirketleri kullanıcı verisi toplamak ve uygulamanın olağan kullanımının bir yan etkisi olarak değer inşa etmek için dahili varsayılanlar ayarlıyor. Yukarıda belirtildiği gibi, ne kadar çok insan tarafından kullanılırlarsa o kadar iyi hale gelen sistemler inşa ediyorlar.

Mitch Kapor bir zamanlar “mimari”nin siyaset olduğunu belirtmişti. Katılım Napster’ın yapısına içkin bir şeydir, temel mimarisinin bir parçasıdır.

Bu mimari kavrayış açık kaynaklı yazılımın başarısında da daha sık dile getirilen gönüllülükten daha merkezi bir yer tutuyor olabilir. İnternetin ve World Wide Web’in mimarisi de Linux, Apache ve Perl gibi açık kaynak yazılımları gibi kendi “bencil” ilgilerinin peşinden giden kullanıcıların otomatik bir yan ürün olarak kolektif değeri üretmesi biçimindedir. Bu projelerden her biri küçük bir çekirdek, iyi tanımlı uzantı mekanizmasına ve iyi niyetli her içeriğin herkesçe eklenmesine izin vererek Perl’in yaratıcısı Larry Wall’ın “soğan” dediği şeyin dış katmanlarını genişleten bir yaklaşıma sahiptir. Başka bir deyişle bu teknolojiler ağ etkileri göstermektedir, tam da tasarlandıkları gibi.

Bu projelerin doğal bir katılım mimarisine sahip olduğu görülebilir. Ama Amazon’un ortaya koyduğu gibi sürekli bir çabayla (ve tabii İş ortaklığı programı gibi ekonomik teşviklerle) böyle bir mimariyi normalde buna sahip değilmiş gibi görünen bir sistem oturtmak da mümkündür.

Yazar: Tim O'Reilly
Kaynak: turk.internet.com

Web 2.0 Nedir? (Bölüm 6)

En büyük internet başarı hikayelerinin ürünlerinin reklamını yapmadığı su götürmez bir gerçektir. Benimsenmeleri “fiili pazarlama” aracılığıyla olur – bu da bir kullanıcıdan doğrudan doğruya diğerine aktarılan tavsiyedir. Hatta işi, hızla yayılmak için reklama güvenen site ya da ürünlerin Web 2.0 olmadığını söylemeye bile vardırabilirisiniz.
Şimdi bu kavrayışı anlayabilen ve belki de bunu daha da öteye taşıyan yenilikçi şirketler web'te izlerini bırakanlar oluyor:
  • Bir girdinin herhangi bir web kullanıcısı tarafından eklenebileceği ve her hangi bir diğeri tarafından da düzenlenebileceği gibi ihtimal dışı bir fikir üzerine kurulu bir online ansiklopedi olan Wikipedia, Eric Raymond’ın (orijinalinde açık kaynaklı yazılım bağlamında ortaya atılan) “yeterince göz küresi olduğunda tüm program hataları yüzeyseldir" deyişini yaratımın içeriğine uygulayan radikal bir güven deneyidir.
  • Wikipedia halihazırda zirvedeki 100 web sitesi arasındadır ve pek çok kişi de çok geçmeden zirvedeki 10 arasına gireceği görüşündedir. Bu içerik yaratımı dinamiklerinde köklü bir değişimdir.
  • Son zamanlarda büyük ilgi toplayan iki şirket olan del.icio.us ve Flickr benzeri siteler, serbestçe seçilmiş genelde etiketler denen kelimelerden yararlanarak sitelerin karşılıklı işbirliğine dayalı bir kategorilendirilmesi biçimi olan, bazı insanların (taksonomi sözcüğüne atfen) “folksonomy” dediği bir konseptin öncülüğünü yaptılar.
  • Etiketlendirme, katı kategorilerdense beynin kendisinin de kullandığı çoklu ve çakışan türden çağrışımları mümkün kılmaktadır. Standart örnekte bir kuklanın Flickr resmi hem “kukla” hem de “sevimli” olarak etiketlendirilebilir ve bu da doğal eksenlerden kaynaklanan kullanıcı etkinliğindeki tüm erişimleri mümkün kılar
  • Cloudmark gibi işbirliğine dayalı spam süzme ürünleri e-posta kullanıcılarının neyin spam olduğu neyin olmadığı yönündeki bireysel kararlarını kümeleyerek mesajların kendilerinin analizine dayalı daha iyi sistemler elde eder.
  • En büyük internet başarı hikayelerinin ürünlerinin reklamını yapmadığı su götürmez bir gerçektir. Benimsenmeleri “fiili pazarlama” aracılığıyla olur – bu da bir kullanıcıdan doğrudan doğruya diğerine aktarılan tavsiyedir. Hatta işi, hızla yayılmak için reklama güvenen site ya da ürünlerin Web 2.0 olmadığını söylemeye bile vardırabilirisiniz.
  • Linux, Apache, MySQ ve Perl, PHP ya da Python kodu da dahil olmak üzere web’teki altyapının çoğu açık kaynağın görevdeş üretimi yönetimlerine dayansa da kendi içlerinde kolektif, ağ tarafından etkinleştirilmiş bir zeka barındırırlar. SourceForge.net’te listelenen 100.000’den fazla açık kaynaklı yazılım projesi mevcuttur. Herkes bir proje ekleyebilir, herkes kodu indirebilir ve kullanabilir ve yeni projeler kullanıcılar onları işler hale getirdikçe çeperden merkeze doğru ilerler; neredeyse tamamen fiili pazarlamaya dayalı bir organik yazılım benimseme süreci.
Ders: Web. 2.0 çağında pazarlama hakimiyetinin anahtarları kullanıcı katılımından doğan ağ etkileridir.

Saturday 6 October 2007

Web 2.0 Nedir? (Bölüm 5)

BitTorrent'e karşı Akamai
DoubleClick gibi, Akamai de kuyruk ile değil baş ile, kenarlarla değil merkez ile iş yapmak üzerine kuruludur. Bireylerin merkezdeki yüksek-talepli sitelere erişimini kolaylaştırarak web'in kenarında bulunan bireylerin çıkarlarına hizmet ederken, kendi gelirini o merkezdeki sitelerden sağlamaktadır.

P2P hareketindeki diğer öncüler gibi BitTorrent de, Internet anti-merkezciliğine radikal bir yaklaşımda bulunuyor; Her müşteri aynı zamanda bir sağlayıcı oluyor. Dosyalar çoklu-konumlardan sunulabilecek fragmanlara ayrılmış durumda. Diğer kullanıcılara hem bant genişliği, hem de veri sağlayacak şekilde indirici networkünü transparant bir biçimde çalışır duruma getiriyor. Dosyalar daha popüler oldukça bant-genişliğini ve dosya bütününü sağlayan kullanıcı sayısı artacağından daha kolay sunulabiliyor.

Dolayısıyla BitTorrent anahtar bir Web 2.0 prensibi gösteriyor: daha fazla insan bu servisi kullandıkça servis otomatik olarak daha verimli bir hal almakta. Akamai'nin servisini geliştirmek için sunucu artırımında bulunması gerekirken, her BitTorrent kullanıcısı kendi kaynaklarını da beraberinde getirmekte. Servisin, uçları birbirine bağlayarak ve kullanıcıların kendi güçlerini bir araya getirmelerini sağlayarak akıllı bir broker rolünü oynadığı üstü kapalı bir "paylaşım mimarisi", etik bir işbirliği oluşumu söz konusu.

2. Kollektif Bilinçten Yararlanmak
Web 1.0 döneminde doğan ve Web 2.0'ın oluşumunu sağlayan devlerin başarısının merkezinde yatmakta olan prensip bu gibi gözüküyor; Web'in gücünü kucaklayarak kolektif bilinçten yararlanmak:

Hyperlink Web'in kuruluşudur. Kullanıcılar yeni içerikler ve yeni siteler ekledikçe, içeriği keşfeden ve link veren diğer kullanıcılar sayesinde bu web'in yapısına bağlanmaktadır. Tekrarlılık ya da yoğunluk aracılığıyla giderek daha çok güçlenen kurumlarla, bağlantılar ağı tüm web kullanıcılarının kolektif etkinliğinin bir neticesi olarak organik bir büyüme içindedir.
  • Internet’teki ilk büyük başarı hikayesi olan Yahoo! Bir katalog ya da bağlantılar altdizini, binlerce kişinin en iyi çalışmalarının bir yığını olarak ortaya çıkmıştı ki bu daha sonra milyonlarca ağ kullanıcısına yayıldı. Yahoo! Pek çok türde içerik oluşturma işine girişmiş olsa da, değerinin özünü ağ kullanıcılarının kolektif çalışması için bir portal olma işlevi oluşturmaktadır.
  • Google’ın, kendisini hızla arama pazarının tartışmasız lideri durumuna getiren atağı PageRank daha iyi arama sonuçları sağlamak üzere sadece belgelerin niteliklerinin değil web’in bağlantı yapısını da kullanan bir model sunuyordu.
  • eBay'in ürünü tüm kullanıcılarının kolektifi etkinliğidir; web'in kendisi gibi eBay de kullanıcı etkinliğine cevaben organik biçimde büyür ve şirketin rolü kullanıcı etkinliğinin içinde gerçekleşebileceği bağlama olanak vermektir. Dahası, eBay’in rekabet avantajı tamamen alıcı ve satıcıların kritik kütlesinden gelmektedir ve bu da benzer hizmetler sunan yeni her girişimciyi büyük ölçüde daha az çekici kılmaktadır.
  • Amazon Barnesandnoble.com’la aynı ürünleri satmakta ve satıcılardan aynı ürün bilgilerini, kapak resimlerini ve yayın içeriğini almaktadırlar. Ancak Amazon kullanıcı angajmanını bilimselleştirdi. Daha fazla kullanıcı eleştirisi büyüklük kertesine sahipler, her sayfada fiili olarak çeşitli yolarla katılıma çağrıda bulunuyorlar – ve daha da önemlisi daha iyi arama sonuçları elde etmek için kullanıcı etkinliğinden faydalanıyorlar.
Barnesandnoble.com’da yapılan bir aramada şirketin kendi ürünleri ya da sponsor olunan ürünler çıkarken Amazon yalnızca satışlara dayalı olmayan ve Amazon kıdemlilerinin ürünler arası “akış” adını verdikleri başka faktörlere de dayanan eşzamanlı bir hesaplama olan “en popüler” ile daima başı çekiyor. Daha fazla kullanıcı katılımı büyüklük kertesi ile Amazon’un satışlarının da rakiplerini geride bırakması hiç şaşılacak bir şey değil.

Saturday 1 September 2007

Web 2.0 Nedir? (Bölüm 4)

Overture ve Google, herhangi bir Web sayfasına nasıl reklam yerleştirmeleri gerektiğini çözdü. Dahası, banner ads ve açılır pencereler gibi yayıncı / reklam-ajansı tarzı reklam formatlarından kaçınıp, çağrılmadan gelen reklamları minimal düzeye indirerek, text-duyarlılıklı, kullanıcı dostu reklam formatını seçtiler.

Overture'e karşı DoubleClick ve AdSense’e karşı DoubleClick
Google gibi DoubleClick te gerçek bir internet çağı çocuğudur. Yazılımdan bir servis olarak yararlanıyor, data yönetiminde merkezi bir yeterliliğe sahip, ve, daha önce belirtildiği gibi, web servisleri isimlendirilmeden çok önce, web servisleri için bir öncüydü.

Yine de, sonuçta DoubleClick ticari modeli tarafından sınırlandırıldı. 90'lı yıllarda web kavramının katılım değil yayıncılık olduğu, tüketicilerin değil reklam verenlerin denetimi altında olması gerektiği, boyutun önemli olduğu, ve Internet'in MediaMetrix ve diğer Web reklamcılığı şirketlerinin ölçümünü yaptığı top Web-siteleri ile gittikçe artan bir oranda domine edildiği fikri yaygındı.

Sonuç olarak, DoubleClick, kendi yazılımının "2000'in üzerinde başarılı uygulamasına" web sitesinde gururla yer verdi. Yahoo! Arama Pazarı (eskiden Overture olan) ve Google AdSense'in her biri zaten yüz binlerce reklam sunmakta.

Overture ve Google'ın başarısı, Chris Anderson'ın "uzun kuyruk" olarak tabir ettiği, küçük sitelerin web'in içeriğini yönlendiren kollektif gücünü anlamakta yatar. DoubleClick'in sundukları resmi bir satış sözleşmesi gerektirmekte ki bu da satış pazarlarını sayısı birkaç bini geçmeyen büyük şirketlerle sınırlandırmakta.

Overture ve Google, herhangi bir Web sayfasına nasıl reklam yerleştirmeleri gerektiğini çözdü. Dahası, banner ads ve açılır pencereler gibi yayıncı / reklam-ajansı tarzı reklam formatlarından kaçınıp, çağrılmadan gelen reklamları minimal düzeye indirerek, text-duyarlılıklı, kullanıcı dostu reklam formatını seçtiler.

The Web 2.0 dersi: tüm web'e ulaşmak için müşteri-self servisini ve algoritmik veri yönetimini zorlayın, sadece merkezi değil uçları hedefleyin, sadece başlangıcı değil uzun kuyruğu zorlayın.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, diğer Web 2.0 başarı hikayeleri de bu davranışın aynısını göstermekte. eBay otomatik bir arabulucu gibi davranarak bireyler arasında bazen sadece birkaç doların işlem görmesine izin vermekte. Napster (yasal nedenlerle kapatılmasına rağmen) networkünü merkezi bir şarkı veri-tabanı oluşturarak yaratmamıştı, ancak her şarkı indirmekte olan kullanıcının aynı zamanda bir server halini alacağı bir sistem dizayn ederek networkünü büyütmüştü.
------------------------------------------------------
İnceleme; Bir Platform Bir Uygulamayı Her Zaman Yener
Microsoft, rakipleriyle her karşı karşıya gelişinde, en baskın uygulamalara karşı bile platform kozunu başarıyla oynadı. Windows Microsoft'un Lotus 1-2-3 ile Excel'i, WordPerfect ile Word'ü, ve Netscape Navigator ile Internet Explorer'u değiştirmesine olanak verdi.

Oysa ki bu sefer çarpışma, bir platform ile bir uygulama arsında değil de her biri radikal olarak farklı işletim modellerine sahip iki platform arasında: Bir tarafta muazzam kurulmuş tabanı ve sıkı bir biçimde entegre olmuş işletim sistemi ve de API'leri programlama paradigmasına kontrolü bırakmış olan basit bir yazılım sağlayıcısı var; diğer tarafta ise sahibi olmayan ve bir dizi protokol, açık standart ve işbirliği anlaşmaları ile birbirine bağlı bir sistem var.

Windows, yazılım API'leri aracılığı ile özel mülkün kontrolünün zirvesini simgelemekte. Netscape, Microsoft'un kendi rakiplerine karşı kullanmış olduğu teknikleri Microsoft'a karşı kullanarak bu kontrolü ele geçirmeye çalıştı ancak başarısız oldu. Ancak Web'in açık standartlarını elinde tutan Apache gelişti. Savaş artık uygulamaya karşı platform gibi denk güçlerde olmayan bir savaş değil platforma karşı platform haline geldi ve şimdiki soru hangi platformun daha da önemlisi hangi yapının ve hangi işletim modelinin gelecekteki imkanlara daha uygun olacağı.

İlk PC devirlerindeki sorunlar için Windows harika bir çözümdü. Uygulama geliştiriciler için endüstriyi zora sokmakta olan pek çok sorunu ortadan kaldırarak bir gelişim sahası yarattı. Ancak tek bir sağlayıcı tarafından kontrol edilen tek bir monolitik yaklaşım artık bir çözüm değil sorun halini almıştır. Platform olarak Internet'in olduğu gibi İletişim-yönelimli sistemler birlikte çalışılabilirlik gerektirmekte. Bir sağlayıcı her etkileşimin her iki ucunu da kontrol edemediği sürece, yazılım API'leri yoluyla kullanıcı girişleri sınırlı olacaktır.

Tanıma göre, platformu kontrol ederek kendi uygulamasına kenetlenmeye çalışan herhangi bir Web 2.0 sağlayıcısı, artık platformun gücü ile oynayamayacak.

Bu kenetlenme ve rekabetçi avantaj olmadığı anlamına gelmiyor ancak, bunların yazılım API'leri ve protokolleri üzerinden kontrol edilemeyeceğini düşünmekteyiz. Oynanmakta olan yeni bir oyun var. Web 2.0'da başarılı olacak olan şirketler, PC yazılım döneminin kurallarını uygulamaya çalışanlar değil bu yeni oyunun kurallarını iyi anlayanlar olacaktır.
------------------------------------------------------
Diğer Web 2.0 başarı hikayelerinin de bu davranışın aynısını göstermesi şaşırtıcı değil. eBay otomatik bir arabulucu gibi davranarak bireyler arasında bazen sadece birkaç doların işlem görmesine izin vermekte. Napster (yasal nedenlerle kapatılmasına rağmen) networkünü merkezi bir şarkı veri-tabanı oluşturarak yaratmamıştı, ancak her şarkı indirmekte olan kullanıcının aynı zamanda bir server halini alacağı bir sistem dizayn ederek networkünü büyütmüştü.

Devam edecek...

Yazar: Tim O'Reilly
Kaynak:

Friday 31 August 2007

Web 2.0 Nedir? (Bölüm 3)

Google’ın servisleri bir sunucu değildir--çok büyük bir internet sunucusu koleksiyonu tarafından sağlanmasına rağmen--ne de bir tarayıcı—tarayıcıda olduğu gibi kullanıcı tarafından tecrübe edilmesine rağmen. Hatta armadası olan arama servisi dahi kullanıcıların bulmasına yardımcı olduğu içeriğe sahip değil. Daha çok, her iki uçlarda da değil aradaki networkte yer alınan bir telefon görüşmesine benziyor.

Google’a karşı Netscape
Eğer Netscape Web 1.0 için standart taşıyıcı ise, Google Web 2.0 için kesinlikle standart taşıyıcıdır, çünkü onların kendilerine ait olan IPO’ları her dönem için tanımlanıyordu. Dolayısıyla bu iki şirketin ve konumlandırmalarının mukayesesiyle başlayalım.

Netscape eski yazılım modeline dayanarak "platform olarak web"’i düzenledi: en çok rağbet gören ürünleri bir masaüstü uygulaması olan web tarayıcısıydı, ve stratejileri tarayıcı pazarındaki egemenliklerini yüksek fiyatlı sunucu ürünleri için bir pazar kurmakta kullanmaktı. Tarayıcıdaki uygulamaların ve içeriğin gösterimini standartlara göre kontrol etmek, teoride, Netscape’e Microsoft’un PC pazarında sahip olduğu gibi bir pazar gücü vermeli. Tıpkı "atsız taşıyıcılar" kelimesinin otomobilleri belirtmesi gibi, Netscape de, masaüstünün yerini alacak bir "webtop" ifadesi planladı ve webtop'u, Netscape servisleri satın alacak olan enformasyon sağlayıcılarının webtop'a dahil ettiği enformasyon güncellemelri ve küçük uygulamalar ile yaygınlaştırmayı planladı.

Sonuçta, web tarayıcıları ve web sağlayıcıları başlıca satış ürünleri olarak ortaya çıktılar, ve web platformu üzerinden sağlanan servislerin fiyatını yükselttiler.

Google sektöre doğal bir web uygulaması olarak girdi, hiç satılmadı ya da paketlenmedi, fakat müşterilerin ödemeleriyle, doğrudan ya da dolaylı olarak servis olarak kullanıma sunuldu. Eski yazılım endüstrisinin hiçbir tuzağı Google’da geçerli değildir. Planlanmış yazılım sürümü değil, sadece sürekli gelişime; lisanslama ya da satışa değil sadece kullanıma; müşterilerin yazılımı kendi ekipmanlarında kullanabilmesi için başka platformlara taşınmasına değil, sadece açık kaynaklı işletim sistemleri kullanmakta olan PC'lerin büyük oranda ölçeklendirilebilir bir koleksiyonuna ve ek olarak şirket dışında kimsenin henüz göremediği, şirket bünyesinde hazırlanmış uygulama ve özelliklere sahip.

Aslında, Google’ın, Netscape’in hiçbir zaman gereksinim duymadığı bir güce ihtiyacı vardı: veritabanı yönetimi. Google, sadece yazılım araçlarının bir koleksiyonu değil, aynı zamanda uzmanlaşmış bir veritabanıdır da. Veriler olmadan, araçlar bir işe yaramaz; yazılım olmadan, veri yönetilemez. Yazılıma lisans verme ve API’ler üzerinden kontrol etme—önceki dönemde bunun için harcanan çaba—konu dışıdır çünkü yazılımın hiçbir zaman dağıtılmaya ihtiyacı yoktu, sadece gerçekleştirilmeye ihtiyacı vardı ve ayrıca veri toplama ve yönetme becerilerinden yoksun kaldığında yazılım oldukça kullanışsızdır. Aslında, yazılımın değeri, yönetilmesine yardım ettiği veri dinamizmi ve skalası ile ölçülür.

Google’ın servisleri bir sunucu değildir--çok büyük bir internet sunucusu koleksiyonu tarafından sağlanmasına rağmen--ne de bir tarayıcı—tarayıcıda olduğu gibi kullanıcı tarafından tecrübe edilmesine rağmen. Hatta armadası olan arama servisi dahi kullanıcıların bulmasına yardımcı olduğu içeriğe sahip değil. Daha çok, her iki uçlarda da değil aradaki networkte yer alınan bir telefon görüşmesine benziyor.

Google, tarayıcı ve arama motoru ile hedef içerik sunucusu arasında bir kolaylaştırıcı gibi yer almakta ya da kullanıcı ile kullanıcının online deneyimi arasındaki aracı görevinde bulunmakta.

Netscape ve Google'ın ikisi birden yazılım şirketleri olarak tanımlanabilir ancak, Google'ın yazılımını eBay, Amazon, Napster, DoubleClick ve Akamai gibi diğer Internet uygulamalarınınkine benzerken, Netscape ise Lotus, Microsoft, Oracle, SAP ve 1980'lerin yazılım devriminden sonra hizmete girmiş diğer şirketlerin yazılım dünyasının içinde yer aldığı net olarak görülüyor.

Devam edecek...

Yazar: Tim O'Reilly
Kaynak: turk.internet.com